Siz değerli hastalarımdan gelen talep üzerine bu yazımda yüksek FSH ve erken menopoz hakkında bazı bilgilendirmeler yapacağım.
Kadınların üreme hücreleri oosit, erkeklerin üreme hücreleri ise sperm olarak adlandırılmaktadır. Her bir oosit onu çevreleyen ve koruyan bir folikül ile çevrelenir. Daha kolay anlaşılması için foliküllerden yumurta olarak bahsedeceğim. Erkeklerden farklı olarak kadınların yumurta sayısı daha anne karnındayken, yani dünyaya gelmeden genetik potansiyeline göre belirlenir. Doğduktan sonra yeni yumurta üretimi söz konusu değildir. Erkeklerde ise sürekli yeni sperm üretimi olur. Yeni doğan bir kız bebekte yumurta sayısı yaklaşık 1-2 milyon kadarken bu sayı azalarak ergenlikte 300 ile 500 bin’lere düşer. Ergenlikle beraber başlayan yumurtlamalar nedeniyle bir kadın hayatı boyunca 400 ya da 500 kez adet döngüsü yaşar. Yaşın ilerlemesiyle beraber giderek azalan yumurtalardan dolayı artık kadın yumurtlayamaz hale gelir ve menopoza girer. Menopoz için beklenen yaş ise ülkemizde 46-48’dir.
Eğer bir kadının yumurtaları 40 yaşından önce tükenir ve adetleri kesilirse bu durum erken menopoz (primer yumurtalık yetmezliği) olarak isimlendirilir. Eğer ki bu tablo 30 yaşından önce oluşursa hiç normal karşılanmaz ve buna sebep olabilecek bazı genetik hastalıklar için incelemeler yapılır. Burada en çok kafa karışıklığına neden olan durum 40 yaş öncesi menopoza girilmesidir. Menopoz da ergenlik gibi her ne kadar fizyolojik bir süreç olsa da, erken yaşta olması beraberinde bazı olumsuzlukları da getirmektedir. Yumurtalıklardan salgılanan estrojen isimli kadınlık hormonun azalması ateş basması, huzursuzluk, adet olamama, şişkinlik, uykusuzluk, duygu durumunda değişiklikler, vagina ve üretrada (alt idrar yolları) kuruluk ve yaşlanma gibi belirtilere yol açar. Bu dönemde bakılan kan tahlillerinde, estrojenin azalması, FSH (Folikül uyaran hormon) hormonunda yükselmeye neden olur ve genellikle 10-25 IU/L gibi değerler saptanır.
Bu dönemin bir diğer tipik özelliği de azalan yumurtalar nedeniyle düzensiz yumurtlamalardır. Bu nedenle de FSH değeri dalgalanmalar gösterir ve tek başına tanı konulması için yeterli olmaz. Böyle bir durumda vaginal yolla bakılan ultrasonda yumurtalıklar daha yakından görüntülenebildiği için çok daha değerli bilgiler verir. Bu düzensiz yumurtlamalar nedeniyle adet kanamaları da düzensizleşir. Başlangıçta sıklaşan adet kanamalarını aylar geçtikten sonra seyrekleşen adet kanamaları takip eder. Bu seyrekleşme bazen aylarca sürebilir. Genel olarak bu dönemdeki bir kadının 3 ayı geçmeyecek şekilde adet kanaması geçirmesini önermekteyiz. Aksi takdirde rahim duvar kalınlaşmaları ve rahim kanseri için zemin hazırlayan bir tabloyla karşılaşabilirsiniz. Son adet kanamasının üzerinden 1 yıl geçtikten sonra da tablo menopoz olarak isimlendirilir.
Menopozda, estrojenin azalmasıyla uzun dönemde kemik kaybı (osteopeni-osteoporoz), kalp damar hastalıkları, eklemlerde sorunlar, bunama (demans), vücut şeklinde değişiklikler ve cilt değişiklikleri gibi durumlarla da karşılaşılabilir. Bu değişiklikler genç yaşlarda olduğunda hayat kalitesini de ciddi anlamda bozmaktadır. Dolayısıyla erken menopoz durumunda kanama düzenini sağlamak ve uzun dönem istenmeyen etkilerden korunmak için hormon tedavilerini gerektiği kadar ve gerekli dozlarda kullanmak önerilir. Genel olarak herhangi bir risk faktörü yoksa, 60 yaşın altında olan hastalarda ve son adet tarihinin üzerinden 10 yıldan uzun süre geçmediyse menopozal hormon tedavisi kullanılması güvenli kabul edilmektedir. Tedavi süresini de 5 yılın altında tutmanın daha güvenli olduğu bilinmektedir. Tedavinin size uygun olup olmadığını öğrenmek için mutlaka hekiminize danışmalısınız.
Biyoeşdeğer hormon kullanımı da çok sorulmaktadır. Ülkemizde progesteron’un biyoeşdeğeri bulunmakla beraber estrojen için bu durum henüz söz konusu değildir. Fakat yan etki potansiyeli daha düşük olduğu için yapışkan bant şeklinde olan (transdermal) estrojen formu daha sıklıkla tercih edilmektedir.
Sağlıklı günler dilerim..
Comentarios